Kaunos antik kentinin kuruluşu M.Ö. 10.yy kadar dayanıyor. Araştırmalar sonucunda Kaunos’ta Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılar bulunmuş. Antik çağda önemli bir liman konumunda olan şehir, Dalyan deltasının oluşması nedeniyle bugün deniz kıyısından uzaklaşmış. Antik çağın önemli coğrafyacısı Strabon (Skylaks) “Kaunos kıyıdadır ve Calbis yanında akar” demiş. Kaunos, coğrafi durumu göz önüne alındığında Karya’nın güney kıyısında, Rodos’un karşısındadır. Çevresi, kuzeyde Menderes ovasına açılan dağlarla, batı yönde ise denize bakan Kaya mezarları ve vadileriyle Karya’nın öteki kısımlarından ayrılmış; yüzünü doğuya ve güneydeki Likya’ya çevirmiş. Doğu Akdeniz ve Ege Deniz’i arasında karşılıklı olarak seyreden gemiler için, o zamanlar fevkalade stratejik bir liman şehriymiş Kaunos. Heredot, “Kaunoslular bana kalırsa buranın yerlisidir, kendileri Girit’ten gelme olduklarını söylerler. Dillerinde Karya etkisi vardır yada Karya dilinde onların etkisi.
İyice açıklığa kavuşturamadığım bir noktadır bu” der. Kaunoslu’ların başka hiçbir toplulukta rastlanmayan adetleri varmış. Şöyle der Heredot: “… Fakat bunların adetleri Karyalılar’ın ve diğerlerinin adetlerinden ayrılır. Bunların en çok saygı gösterdikleri adetlerinden biri dostların, yahut yaşça akran olan kimselerin, ister erkek, ister kadın, ister çocuk olsunlar, bir arada toplanıp şarap içmeleridir.” Tüm bunlar, değişik geleneklerden dolayı Kaunoslular’ın Karya ve Likya medeniyetlerinden ayrıldığını gösterir. Kaunos’un Karya-Likya sınırında kurulduğu söyleniyor. Antik Kaunos Kenti denizden 152 metre yükseklikte, Akropolis ile onun güneybatısındaki, yüksekliği yaklaşık 50 metre olan Küçük kale ve bu iki tepenin kuzeybatı eteklerinin oluşturduğu denize bir dil gibi uzanan yarım ada üzerine kurulu.